"KIRMIZI TOROS'UN SAHİBİ OLAN AMCA
Türk Dil Kurumu “birine saldırmak için saklanılan yer ”olarak tanımlıyor pusuyu.
Ahlak, cesaret, mertlik, adalet ve eşitlik gibi erdemlerin aranmadığı pusunun bizim için anlamı 1993 yılından beri hiç değişmiyor.
İki çocuğunu okula götürdükten sonra yolda durdurulan, kadınlı erkekli onlarca kişi (Ne tesadüf o tarihte de muhtar, kardeşi Hamza ve Halit vardı.) tarafından öldüresiye dövülen Yunus'un, abisinin sesini duyup ona yetişmek isteyen Yusuf'un, yeğenlerinin imdadına koşan Şeyh Arif'in, annesi Matra ve eşi Melek'le amcasının çocuklarını kurtarmak isteyen Şıh Ahmet'in kahpece kurulan bu ilk pusudan ağır bir şekilde paylarını aldıkları günlerin üstünden çok uzun yıllar geçti.
Şimdi Şeyh Arif de yok eşi Matra da. Yunus da yok kardeşi Yusuf da... Son olarak Şıh Ahmet'in veda ettiği bu dünya, yıllar geçse de pusu kurmaya devam eden aynı isimlere kaldı.
Biz olmayı beceremeyen Arifgiller o gün tek bir ses olabilseydik ‘Sarı Öküz'ü’ vermemiş olacaktık.
Sarı Öküz’ün hikayesi başka bir yazı konusu, belki ileride paylaşılır.
Yeri gelmişken 1993 yılındaki pusuda duyarsız kalmayarak bizimkileri linçten kurtarmak isterken başından ciddi şekilde yaralanan Salih Kabes'e teşekkür ederek günümüze gelelim.
“Uzaktan ötmek kolay, erkeksen falanca yere gelirsin dedi Alloş. Gittim, orada kimse yoktu. Kırmızı torosun sahibi amca karşıladı. ‘Biz akrabayız, amcalarınla büyüdük, kavgayla olmaz. Ne yapıyorsun yeğenim, bize yakışmaz' dedi. Sakinleştim o böyle söyleyince, hatta dönmeyi bile düşündüm. Sonra birisi arkamdan vurdu. Ne olduğunu anlamadım. O beni tutmaya başladı. 'Kavgaya gerek yok' diyen amca, onlar beni bıçaklasın, linç etsin diye hem tutuyor hem vuruyordu. Hepsi kalleştir ama Alloş dışında kimseyi tanımadığım (İsimleri tek tek savcılığa verildi) bu kavgada beni öldürsünler diye tutan kırmızı torosun sahibi bu amca en kalleşleriydi.”
Yunus Emre'nin olaydan hemen sonra bunları anlatırken amca demeyi ihmal etmediği bu kişi, herkesin bildiği ismiyle FUAT DERVİŞ, çok az kişinin bildiği resmi adıyla Hayrettin Cunedioğlu'ndan başkası değildi.
Bir zafer kazanmışcasına sağı solu arayarak “O erkeğinizi g...den bıçakladık. Bir kenarda ölmüştür belki” diyen muhtarın hem damadı hem de aparatı olan Mehmet Ali Cunedioğlu ya da meşhur ismiyle Alloş'a gerçekten sormak istiyoruz:
Pusu kurmanın ahlaki hiçbir temeli yokken nasıl olur da utanmadan matah bir şeymiş gibi bunu paylaşırsın? Seni yetiştirenlerden utanmadın tamam ama çevrende gerçekten iyiliğini isteyen ve yaptığının yanlış olduğunu söyleyen olmadı mı?
Kırmızı torosun sahibi olan o amcaya soruyoruz:
Birkaç kelimenle sakinleşen bir çocuğa engel olamadın mı? Diyelim ki ikna edemedin, ailesine haber veremedin mi? Veremedin diyelim, emniyeti arayamadın mı? Hadi onu da yapamadın, kendi yeğenlerine durun, yapmayın diyemedin mi? Onlara sözünü dinletemedin diyelim, Alloş'u tutmaya çalışan Cuma Mecit gibi duyarlı olamadın mı? Bu ve buna benzer onlarca seçenek dururken nasıl olur da en kötüsünü seçersin?
Sözümüz sanadır Ey Fuat Derviş,
O gün ayıran olmak varken neden pusu kuran oldun? Engel olabilmek için yeğenlerini tutmak varken bıçaklasınlar, sopalarla vursunlar diye Yunus Emre'yi tutmasaydın bütün bunlar olmayacaktı. Pusu kurmak yerine doğru olanı yapsaydın çileden çıkardığınız o çocuk yaralı haliyle 12 saat sonra köyün ortasında size meydan okumaz, 36 saat sonra Serdar’ı dövmek için köye gitmezdi. Olay istemeyen gerçek bir büyük gibi davransaydın, o kavgadan sonra hıncınızı çıkarmak için olaylarla ilgisi olmayan bir eve saldırmaz, sonrasında o büyük acı yaşanmazdı. İnkar etsen de kabul etmesen de o kan senin de eline bulaştı.
Küfreden, tehditler savuran her halini anında devletle paylaşacağımız kırmızı torosun sahibi o zata sesleniyoruz:
Bundan sonra değişeceğinizi sanmıyoruz, her barıştan sonra aynı şeyleri yapmaya, pusu kurmaya devam edeceğinizi biliyoruz ama bir şeyi iyice bilmenizi istiyoruz:
BİZ artık BİRİZ!
Ve size verecek tek bir öküzümüz yok!
[NOT: Rahatsızlık veren görüntülerden ve küfürlerden dolayı özür dileriz.]
✔✔ Kan dökülürse, bir yer kundaklanırsa, insan ya da hayvan tek bir canlıya zarar verilirse eğer, bunun sorumlusu daha önceki saldırıları da organize eden Muhtar Abdurrahman Cunedioğlu ve aparat olarak kullandığı damadı Mehmet Ali Cunedioğlu’dur.