EDEP YA HU!
"Edepli edebinden susar, edepsiz de ben susturdum sanır." (Mevlana)
Bu hesabın kuruluş amacı, olayın sıcaklığıyla yanlış hareket eden büyüklerimizi uyarmak, başta kamu kurumlarını ve bölgede yaşayan herkese doğruları deliller eşliğinde göstermekti.
Ellerine verilen listeyle evleri dolaşıp bizleri çıkarmak isteyen akiller yüzünden güç zehirlenmesi yaşayan Alakuzu Muhtarının neler yapabildiğine şaşırıyor muyuz, hayır!
İlk günlerde olayla ilgisi olmayan, bebeğinden yaşlısına kadar yüzlerce kişiyi köyden çıkması konusunda ikna etmeye çalışan; dirençle karşılaşınca sayıyı önce dörde son günlerde de iki aileye (Meri -Şahap) düşüren (yaklaşık 80 kişi) büyüklerimizin yaptığı bu büyük yanlış yüzünden olaylar bu raddeye geldi.
Binlerce küfüre, yüzlerce tehdide, onlarca tacize, kundaklamaya karşılık vermedik, sabrettik.
Korktuğumuzdan değil edebimizden, devlete olan güvenimizden, adalete olan inancımızdan, ailemizin ismine daha çok zarar gelmesin diye hep sustuk.
Biz sustukça, hukuk dedikçe hukuksuzlukla karşılaştık.
Peki, bizi çıkarmak konusunda şahinleşen büyüklerimizin, karşılaştığımız her zorbalık konusunda suskunlaşmasına, güvercinleşmesine şaşırdık mı, hayır!
Biz devlet var diyerek sustukça, yaptıklarına yaptıkları gibi karşılık vermedikçe daha da azgınlaştılar, azgınlaştıkça da taktik değiştirdiler.
Küfür, tehdit, taciz, kundaklamayla sonuç alamayınca çocukları devreye soktular. Öyle hadsizleştiler ki küçücük çocukların ellerine bıçak verdiler. Bizim çocuklarımızı tehdit ettiler. Sabrettik. Kaymakamlıkla, ilçe millî eğitim müdürlüğüyle; ellerine bıçak verdikleri çocukların onlardan olmayan, başka aileden olan yakınlarıyla görüşürek bu tehlikeyi savuşturduk.
Kendi evlerinden çıkmalarına engel oldular, çıkmak isteyenlerin evlerine kameralar önünde jandarmaya rağmen saldırdılar.
Çıkamayan, bir evde 50-60 kişi yaşamak zorunda kalanları sığınmacı, mülteci diyerek tahrik ettiler, yine sonuç alamadılar.
Her türlü zorbalıklarına rağmen susmaya devam ettik, suçluyu devletin er ya da geç çıkaracağı zamana kadar da edebimizle susmaya kararlıyız ama...
“Allah düşmanın bile ahlaklısını versin.” ne güzel bir duaymış, bunu yaşarken anladık.
Buna asla tevessül etmez, bu kadar da alçalmazlar diye düşündüğümüz ne varsa yaptılar.
Her şeyi yapabilirler, bekliyorduk. Asla yapmayacaklarına inandığımız tek şey vardı: namusa dile uzatmak.
Anlaşmazlık, düşmanlık olabilirdi ama aileler tek olduğu için bunu yapmazlardı diyorduk ama ne yazık ki dünyanın en leş yoluna da başvurdular.
Heybelerinde sadece küfür olduğu için en okumuşları olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni Halil Cunedioğlu, üniversite mezunu hatta yüksek lisans eğitimli olmasına rağmen üç kelimeyi bir araya getiremeyen ahlaktan yoksun foseptik ağızlı Zülfikar Cünedioğlu ile Alakuzu Muhtarı Abdurrahman Cunedioğlu’nun küçük muhtar olarak bilinen çok şımarık oğlu Emre Cunedioğlu başta olmak üzere öfkesi aklından büyük gençlerine kurdurdukları sosyal medya sayfalarıyla namusumuza, kadınlarımıza dil uzattılar. Kurdukları bu sayfalarda yüzleri kızarmadan paylaştıkları yalan ve iftiralarla bizleri rezil etmeyi düşünen bu ahlaksızlar; kendilerinin bu sayfaları kurmadığını, bu paylaşımları adeta kendi kendini rezil etmek isteyen bizlerin açıp kendilerine iftira attığımızı utanmadan belirtiyorlar.
Kendilerinin kurup paylaştığına delil olarak yaptıkları leş paylaşımları beğenip onlara cesaret veren Alakuzu Muhtarı Abdurrahman Cunedioğlu’nun pusucu damadı Mehmet Ali Cunedioğlu’nun önderliğinde herkesin midesini bulandırdılar.
Burada biraz durup geçmişe, bundan iki ay öncesine gidelim.
Yola çıkarken devletten başka akil tanımıyoruz dediğimiz; taraf tuttukları için büyüklerimizi istemediğimizi ilan ettiğimiz için, Cüneydioğlu ailesine zarar verdiğimiz gerekçesiyle bize koro halinde küfür savuranların namusumuza dil uzatılırken suskun kalmalarının sebebini soruyoruz: Bizim kadınlarımızın namusu ailenin namusu değil mi?
Bir değil, iki değil, üç değil... Sonu gelmeyen bu paylaşımlar konusunda sesini çıkarmayan diğer aile üyelerini ve akillerin suskun kaldığını görünce hayal kırıklığına uğradık. Anladık ki, namusumuza dil uzatmaya devam edecekler. Bu ahlaksızlığa karşı nasıl cevap verebiliriz ki...
Namusumuzu onların kirli ağızlarında sakız etmemek, bir olan büyük ailemizin ismine zarar gelmesin diye sessiz kalmaya karar verdik.
Barışa inanmıyoruz,
Artık bu şartlarda uzlaşı da istemiyoruz.
Kaba kuvvetle iş yapmak istemeyen, kul hakkını da hukuku da bilen ve çözümü de sadece devlette ve devletin yasal zemininde arayan bizler devlete küsmeden, adalete olan inancımızı yitirmeden hukuki zeminde hakkımızı aramaya devam edeceğiz elbette.
Bizler, yangın büyümesin diye mücadele ettik her zamanki gibi. İnanın en makul fikre sahip bizler olmasaydık, bugüne kadar yaptıklarına misliyle karşılık verilecekken hep engel olduk.
Cüneydioğlu ailesinin önde gelenlerinden ailenin namus, şeref ve itibarını gerçekten düşünen akıl ve vicdan sahipleri olarak daha önce devreye girmediniz, şimdi girmek zorundasınız. Karşı tarafın yakıp yıkmasına, her türlü tehdit ve tacizine ses çıkarmadığınız için siz de suçlusunuz. Yok öyle ‘bizi ilgilendirmez’ diyerek kenara çekilip bir kahve eşliğinde bütün olanları izlemek. Buna hakkınız yok çünkü kadınlarımıza dil uzatılması, sizin muhtarı ve ailesini şımartmanız yüzünden oldu.
Namusumuza, namusunuza, ailenin kadınlarına dil uzatılırken suskun kaldığınız için siz de suçlusunuz. Bu yüzden, bundan sonra karşı tarafın paylaştığı her ahlaksız paylaşıma siz tepki vereceksiniz. 'Bizi ilgilendirmez demek' için maalesef çok geç kaldınız.
Namusumuza dil uzatılması sizin sessizliğiniz yüzünden oldu.
Evlerimizi yaktıklarını, yapabiliyorsa dövdüklerini hatta öldürebildiklerini görürseniz hiç karışmayın, ayırmaya bile yeltenmeden bir çay eşliğinde keyifle izleyin. Malımıza ve canımıza kastedebilirler tüm bunlara adaletin tecelli edeceği son mahkemeye kadar saygımızı koruyarak sabredebiliriz ama namusumuza dil uzatılınca ne yapacağımızı bilemez olduk.
Çakma hesaplarla bizim değil bütün sülalenin namusuna dil uzatan güruhu kendi pislikleriyle baş başa bırakıyoruz.
Pisliğinizde boğulun!!!
"Edep, aklın tercümanıdır. İnsan edebi kadar akıllı, aklı kadar şerefli, şerefi kadar kıymetlidir." buyuruyor Şems-i Tebrizi Hazretleri.
Bizim heybemizde küfür yok. Önce edep ya hu diyoruz.
Mevlana ile başladığımızı Mehmet Akif Ersoy ile bitirelim:
“Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!”